Abdurrahim Karakoç Kimdir?
Abdurrahim Karakoç Kimdir? Türk Halk Şiiri geleneğinin son efsanelerinden Abdurrahim Karakoç, 1932 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinin, Ekinözü köyünde doğmuştur. Burada ilkokulu okumuş, bir daha okula gitmemiştir. Ancak kitap okumayı sever. Köy yerinde bulabildiği tüm kitapları okumaya başlar. Bu arada tarlada, bağda, bahçede çalışır. Marangozluk kursuna gider. Askere gidip gelir. Köyü de bu zamanlarda kasaba olmuş, belediye açılmıştır. Belediyenin açtığı sınava girip muhasebeci olur.
Emekli olana kadar burada çalışır. Emekli olduktan sonra Ankara’ya taşınır.
Şairliği atadan dededen gelmedir. Dedesi şairdir. Babası şairdir. Kardeşleri şairdir. Ama aralarında en parlayacak olan Abdurrahim Karakoç olacaktır. İlk şiirlerini ilkokulda yazmaya başlar. Daha sonra askerdeyken iki cilt kadar tutan, o zamana kadar yazdığı şiirleri yakar. Eski şiirlerinde çok fazla yabancı kelime vardır. Yakmasının sebebini böyle açıklar. O öyle bir şiir yazmalıdır ki dağdaki çoban bile anlasın. Öyle de olur. Yazdığı şiirler Türk Halk Şiiri geleneğinin modern dönemdeki devamı olur. Köylüsünden kentlisine, aliminden cahiline herkesin gönlüne hitap etmeyi başarır.
İçindekiler
- Abdurrahim Karakoç Kimdir?
- Şiirleriyle Abdurrahim Karakoç
- Taşlamaları
- Haksıza Sövenin Dili Cennetlik
- Hasana Mektuplar
- Abdurrahim Karakoç ve Siyaset İlişkisi
- TRT’yi Eleştiriyor
- Fakir-Zengin Meselesi
- Siyasetçilerin Boş Vaatleri
- Necmettin Erbakan’ın Partisine Pişmanlık Şiiri
- Abdurrahim Karakoç’un Aşk Şiirleri
- Aynaların Ötesi – Yalvarış – Dua
Şiirleriyle Abdurrahim Karakoç
Onun şiirinin en önemli özelliği milli olmasıdır. Yunus Emre’de, Köroğlu’nda, Karacaoğlan’da, Dadaloğlu’nda, Aşık Veysel’de olan cevher onda da vardır. Gerek davasını gerek aşkını dile döktüğü şiirlerde lirik anlatım coştukça coşmuştur. Ama aynı zamanda o bir taşlama ustasıdır.
Taşlamaları
Karakoç Anadolu’dur. Anadolu köylüsünün çektiği çile, akıttığı terdir. Bir tarafta şehirli devlet büyükleri, züppeler, hukukçular varken; diğer yanda köy vardır, köylü vardır, Anadolu vardır. Şiirinin taşlama yönlü kaynağını şöyle açıklar:
İktidarların ve muhalefetin iri kıyım politikacıları, ihtilal cuntacıları, ‘bilimsel’ cübbeliler, entellektüel züppeler, milli soyguncular, sosyete parazitleri, sermaye sülükleri, zulüm-işkence makineleri, adalet katleden hukukçular, dalkavuklar, üçkağıtçılar vs. hep bana yardımcı oldular. Şiir malzememi veren onlar, öfkemi bileyen onlar oldular. Yardımlarını inkar etmiyorum, fakat teşekkür de etmiyorum.
En önemli taşlama şiirlerinden biri de İsyanlı Sükut‘dur. Köyden gelip, devlet katına dert anlatmaya çalışan bir adamın nasıl bir hale düştüğünün resmidir İsyanlı Sükut.
Gitmişti makama arz-ı hal için,
”Bey” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki, oldu o biçim…
”Şey” dedi, yutkundu, eğdi başını.
Haksıza Sövenin Dili Cennetlik
O düz müslümandır kendi deyimiyle. Herhangi tarikata, cemaate mensubiyeti olmaz. Fetva adlı şiirinde de şöyle bir çıkarım yapar.
Sevabı günahı ayırmış Rabb’ım,
Ölçüdür gözlerim, tartıdır aklım.
Yalana, riyaya dayanmaz sabrım;
Haksıza sövenin dili cennetlik.
Hasana Mektuplar
Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla
Aha bu mektubu alınca Hasan.
Manalar iplikten incedir amma,
Kelimeler biraz kalınca Hasan. (Hasan’a Mektup – 8)
Abdurrahim Karakoç’un ilk kitabı 1964 yılında Hasan’a Mektuplar adıyla çıkar. Kitapta köylünün hali capcanlı bir şekilde tasvir edilir. Mektup yazdım Hasan’a / Ha Hasan’a, ha sana… diye başlayan kitap, çok okunur, çok beğenilir. O sana, bize, size, topluma yazmıştır.
Ya işte böyledir kardeşim Hasan;
”Kazan ver, yiyelim, sen bak” diyorlar.
Yiyince dursalar gam değil amma,
Üstelik adama ”ahmak” diyorlar. (Hasan’ Mektup – 15)
Abdurrahim Karakoç ve Siyaset İlişkisi
Abdurrahim Karakoç’un siyasi fikri şu iki kelimenin ayrılmaz bütünlüğü üzerine kuruludur. Türk ve İslam. Büyük ülküleri vardır Karakoç’un. Bu ülkülere ulaşmakta ya dostları vardır yanında, ya düşmanları karşısında, yada ikisi de olamayan boş insanlar… Karakoç bu insanları harekete geçirmek ister. Onlara Kırım’ı, Kerkük’ü hatırlatır. Ve şairliğini bu yolda kullanmazsa, susarsa kimsenin kendisine hakkını helal etmemesini ister.
Esir iken Kırım, Kerkük, Türkistan
Bana zindan olur Maraş Elbistan
İbni Sina, Dedem Korkut, Alparslan
Susarsam hakkını helal etmesin. (Yemin)
Abdurrahim Karakoç ve Muhsin Yazıcıoğlu
O bir şairdir. Duygularını sonuna kadar yaşar. Ak dediği aktır, kara dediği kara. Oysa siyaset bir uzlaşıdır. Belki uzlaşabilir Karakoç. Ama ondan da öte siyasi partilerde lidere itaat söz konusudur. Bu Karakoç’un kaldırabileceği bir şey değildir. Bu yüzden siyasette fazla duramaz. Önce MHP’de, sonra da BBP’de kısa süreli bulunur. Herkes istifa ederken; gördüğüm lüzum üzerine istifa ediyorum yazarken, o gördüğüm lüzumsuzluk üzerine istifa ediyorum diye yazar. Bir röportajında da siyasete niçin girdiğini ve neden çıktığını sorduklarında; Allah rızası için girdim, Allah rızası için çıktım diyerek kinayeli bir şekilde cevap verir.
Gözlerim hep ona bakar
Kaldır der, ellerim kalkar
Gül, menekşe nasıl kokar
Ben bilmem, liderim bilir… (Milletvekili Marşı)
TRT’yi Eleştiriyor
TRT devletin televizyonu olması sebebiyle her dönemin muhaliflerince eleştirilir. Karakoç, Kör Dövüşü adlı şiirinde şöyle yazar.
Oh ne ala, oh ne güzel
TRT’miz sola özel.
Besteler zaten müptezel,
Güfteler taraf tutuyor. (Kör Dövüşü)
Fakir-Zengin Meselesi
Toplumun bir kısmının zenginken, bir kısmının fakir olması Karakoç’un şiirlerinde en çok yansıttığı durumlardan biridir.
Beyde makam, beyde para
Garibanda türlü yara
İnsanlığı insanlara
Sordum amma beğenmedim. (Sergi)
Siyasetçilerin Boş Vaatleri
Siyasetçilerin her dönemde halktan oy almak için söyledikleri boş vaatler Karakoç için iyi bir şiir malzemesidir. Nurlu Ufuklar Mucidi adlı şiirinde boş vaatler veren bir siyasetçinin ağzından şöyle seslenir.
Hastalara ilaç, işsizlere iş
Yaşlılara gençlik, bekarlara eş
Vereceğiz hemde cümlesi beleş
Akıllı, ibretli vatandaşlarım. (Nurlu Ufuklar Mucidi)
Necmettin Erbakan’ın Partisine Pişmanlık Şiiri
Karakoç, Necmettin Erbakan’ın kurucusu olduğu Milli Selamet Partisi’ne Pişmanlık adlı şiirinde şöyle gönderme yapar.
Size kalsın Ak Günlerin safası,
N’olur bizim karamızı geri ver.
Eksik olsun selametin şifası,
Derdimizi yaramızı geri ver. (Pişmanlık)
Abdurrahim Karakoç’un Aşk Şiirleri
‘İki kere iki dört’ ediyorsa,
Bende seni seviyorum, darılma. (Misilleme)
Bu kadar basittir aslında. İki kere ikinin dört etmesi kadar doğaldır Karakoç’un sevgisi. Ama bir yandan coşkun akan dereler gibi kuvvetli.
Abdurrahim Karakoç’un en bilinen eseri Mihriban’dır. Mihriban, dünya kubbesinde baki kalacak o hoş sedalardan biridir. Kim olduğu sırdır. Gerçek adı Mihriban mıdır, saçları sarı mıdır bilinmez. Herkes merak eder uğruna bu türküyü yaktıracak Mihriban’ı ama Karakoç kimseye söylemez. Sözleri ne kadar derinse, Musa Eroğlu’nun bestesi de o kadar samimidir.
Anadolu’da aşkın milli marşı olmuştur Mihriban.

Mihriban Türküsü’nün Bestekarı Musa Eroğlu
Yar deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban
Aynaların Ötesi – Yalvarış – Dua
Muhabbet faslında ölüm türküsünü kim söyler ki aşıktan başka. Abdurrahim Karakoç, 2012 yılının Haziran ayının 7’sinde Ankara’da Gazi Hastanesi’nde vefat etti. Ardında başta Mihriban olmak üzere unutulmaz eserler bıraktı. Aynaların Ötesi, Yalvarış ve Dua adlı şiirlerin ilk dörtlüklerini de aşağıya yazıp, Abdurrahim Karakoç hakkındaki yazımızı bitiriyor, kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz.
Her ne kusur varsa geçen zamanda;
Suçsuzdur aynalar, ela gözlü yar.
Mecnunlar mevlayı bulursa canda,
El olur Leylalar ela gözlü yar. (Aynaların Ötesi)
…
Ya Rab, bu hasrete can dayanmıyor;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Her adımda bir engel var salmıyor;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun. (Yalvarış)
…
Senin ak alnından, gök gözlerinden
Önce dallar, sonra yapraklar öpsün.
Eğilsin yıldızlar, tutsun elinden;
Gecelerden sonra şafaklar öpsün. (Dua)
Abdurrahim Karakoç kendi ağzından Mihriban Şiirinin Bestelenme Hikayesi
Abdurrahim Karakoç’un En Duygusal 16 Aşk Şiirinden Dörtlükler
Sezai Karakoç ve En Güzel Şiirlerinden Alıntılar
Çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık.
Anadoluda askin milli marsi olmustur mihriban .
Guzel cumle..
adolf hitler’i öven, solculara türlü hakaretler eden ama yunus emre’ye benzeyen ! yav bi gidin işinize…
herkesin bir mihribanı vardır.
Detaylı bir yazı olmuş, verilen örnekler çok güzel oturmuş. Karakoç sadece mihriban ile biliniyor , ama onun şiirleri daha çok ozan geleneğinden gelme, muhaliflik yönünü de göstermesi açısından beğendim. Devamı da gelir diye bekliyorum, başta da Aşık Mahsuni Şerif